

iot2 (448 x 276)Diyelim ki buzdolabındaki az kalmış sütü kahvaltı yaparken bitirdik ve sonra da işe gittik.
Biz evde yokken, akıllı buzdolabımız sütün bittiğini akıllı telefonumuza söyleyebilir ve akıllı telefonumuz da alışveriş listesi uygulamasını açarak listeye “Süt” maddesini ekleyebilir. Bunun yanında, iş yerimizin yakınındaki marketlerde indirimli süt satılıyorsa bunu akıllı telefonumuzda görebiliriz ve bu marketlerden indirimli süt almamızı sağlayacak kuponlar akıllı telefonumuzda görünmeye başlar. Sonrasında akıllı telefonumuz bize en ucuza süt alabileceğimiz markete giden yolu haritada gösterir. Veya bir akıllı araba kullanıyorsak, buzdolabı doğrudan arabamızın akıllı ekranına sütün bittiği bilgisini gönderip bizi durumdan haberdar edebilir.
İşte, “Nesnelerin İnterneti” (Internet of Things, kısaca IoT) dediğimizde, çeşitli sensörler veya teknolojilerle akıllı hale getirilmiş eşyaların interneti kullanmasından, bize hizmet etmek üzere kendi aralarında iletişim kurmasından ve milyonlarca eşyanın birbirine internet üzerinden bağlı olmasından bahsediyoruz. “Nesnelerin İnterneti” ifadesi, 1990’larda MIT (Massachusetts Institute of Technology)’teki Auto-ID laboratuvarının genel müdürü ve kurucularınan biri olan Kevin Ashton tarafından bulunmuş. Ancak şunu da belirtmekte fayda var: Günümüzde “nesnelerin interneti” ifadesi bile biraz eskimiş durumda ve yerini yavaş yavaş “bağlantılı yaşam” (connected life) ifadesine bırakıyor.